Dijitalleşmenin hayatın her alanına yayıldığı günümüzde, ünlü bir sanatçının “bilgisayarım yok” çıkışı büyük yankı uyandırdı. Sanatçı, teknolojiden özellikle uzak durduğunu ve bunun bir tercihten öte içsel bir korkuya dayandığını söyledi.
Günümüzde neredeyse her işin dijital ortamda yürütüldüğü, eğlenceden eğitime, alışverişten sosyalleşmeye kadar hemen her faaliyetin ekranlara taşındığı bir dönemde, ünlü bir ismin teknolojiye karşı bu denli mesafeli duruşu şaşkınlıkla karşılandı. Katıldığı bir televizyon programında samimi açıklamalarda bulunan sanatçı, “Bilgisayarım yok, çünkü korkuyorum” diyerek dijitalleşmenin getirdiği değişimden rahatsız olduğunu vurguladı.
“Bilgisayarların Hayatımı Ele Geçirmesinden Endişe Duyuyorum”
Açıklamasında, bilgisayar ve dijital cihazlara karşı geliştirdiği bu mesafeli tutumun bir protesto değil, kişisel bir kaygıdan kaynaklandığını belirten sanatçı, şu ifadeleri kullandı:
“Bir bilgisayarım olsun istemedim. Evet, işlerim için kullanmam gerektiği zamanlar oluyor ama kişisel olarak hiç sahip olmadım. Çünkü bir şeyin hayatımı kontrol etmesinden korkuyorum. Teknolojiye bu kadar bağımlı yaşamak bana huzursuzluk veriyor.”
Bu açıklama, teknolojiyle kurulan ilişkiye dair önemli bir toplumsal tartışmayı da yeniden gündeme getirdi. Dijital araçların hayatı kolaylaştırdığı kadar bireysel kontrolü de sınırlayıp sınırlamadığı uzun zamandır tartışılıyor.
Bilinçli Teknoloji Kullanımı mı, Dijital Fobi mi?
Psikologlar, bazı bireylerin teknolojiden uzak durma tercihinin altında gerçek kaygılar olabileceğini belirtiyor. Bu durum “teknofobi” olarak adlandırılmasa da, dijitalleşmeye karşı geliştirilen temkinli yaklaşımın temelinde şu nedenler yer alabiliyor:
- Sürekli bağlantı hâlinde olmanın getirdiği zihinsel yorgunluk
- Özel hayatın gizliliğini kaybetme korkusu
- Yapay zekâ ve algoritmalara olan güvensizlik
- Geleneksel üretim biçimlerine olan inanç
Sanatçının bu açıklamaları da tam olarak bu başlıklarla örtüşüyor. Özellikle mahremiyetin dijital dünyada tehdit altında olduğu algısı, pek çok kişi tarafından paylaşılan bir kaygı haline gelmiş durumda.
“Yazılarımı Hâlâ Deftere Yazıyorum”
Teknolojiden uzak durmanın üretkenliği kısıtlamadığını belirten ünlü isim, projelerini ve fikirlerini hâlâ kalem ve kağıtla yazdığını belirtiyor.
“Bir şey üretmek için teknolojiye ihtiyacım olduğunu düşünmüyorum. Deftere yazmak bana daha çok ilham veriyor. Bilgisayar ekranına bakınca kendimi sınırlanmış hissediyorum.”
Bu yaklaşım, özellikle sanatçılar ve yaratıcı profesyoneller arasında yaygın olan “analog üretim” tercihini de yansıtıyor. Hızlı üretim ve anlık sonuçlar sunan dijital dünya, bazı yaratıcılar için derinleşmeye engel olarak görülüyor.
Sosyal Medyada Yankı Uyandırdı
Sanatçının açıklamaları sosyal medyada da büyük ilgi gördü. Bazı kullanıcılar bu ifadeleri “cesur ve farkındalık dolu” bulurken, bazıları ise günümüzde bilgisayarsız yaşamanın neredeyse imkânsız olduğunu vurguladı. Sosyal medyada yapılan bazı yorumlar şöyle:
- “Teknolojiye karşı mesafeli olmak artık ayrıcalıklı bir duruş haline geldi.”
- “Bazen dijital dünya gerçekten boğucu olabiliyor, onu çok iyi anlıyorum.”
- “Bilgisayarsız yaşamak romantik bir fikir ama gerçekçi mi?”
- “Sanatçı ruhu, dijital dünyanın hızına ayak uydurmak istemiyor olabilir.”
Bilinçli Uzaklaşma Yeni Bir Trend mi?
Dijital yorgunluk, özellikle pandemi sonrası dönemde sık sık gündeme gelen bir kavram. Sürekli ekran karşısında olmanın fiziksel ve psikolojik etkileri, bazı bireyleri teknolojiden bilinçli olarak uzaklaşmaya yöneltiyor. Ünlü sanatçının bu itirafı da bu eğilimin bir yansıması olarak değerlendiriliyor.
Teknolojiden kaçınmak, bir eksiklik değil; kişisel bir seçim olarak öne çıkıyor. Özellikle yaratıcı alanlarda, bazı isimler ekranları değil, duyguyu ve zihinsel derinliği ön plana almayı tercih ediyor. Bu da günümüzün hiper-bağlantılı yaşamında bir durup düşünme alanı sunuyor.